Bu yıl 70'ten fazla ülkede ulusal seçimler yapılacakken, dünya nüfusunun yarısı sandık başına gidecek. 2024, Coface'ın sosyal ve politik risk endeksinin dünya çapında yüksek riskli, çalkantılı bir ortama ilişkin uyarısı ile küresel ticaret ve (jeo)politik istikrar için çok önemli bir yıl olacak. Aşağıda bu yıl en yakından takip edeceğimiz riskleri analiz ediyoruz. Bu yıl dikkat etmeniz gereken 3 risk hakkında daha fazla bilgi edinin.
2024: seçim ateşi, yükselen popülizm ve jeopolitik istikrarsızlık
İlk seçmenlerin Ocak ayında Tayvan'da, son seçmenlerin ise Kasım ayında ABD'de sandık başına gittiği 2024 yılının seçimler açısından çalkantılı bir yıl olacağına şüphe yok. Bu tarihi dalga, 70'ten fazla ülkeyi (dünyanın en kalabalık yedi ülkesi dahil), küresel nüfusun yarısını ve küresel GSYİH'nın yaklaşık %55'ini kapsayacak!
Hindistan'dan Meksika'ya, Avusturya'dan Tunus'a, Endonezya'dan El Salvador'a kadar uzanan seçimler, popülist rüzgarların beş kıtayı da estirmesine fırsat verecek. Bu, son on yılda ve daha fazla süredir kök salmış bir eğilime ekstra ivme kazandıracak: toplumsal huzursuzluğun ve (jeo)politik istikrarsızlığın yükselişi.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan miras kalan küresel jeopolitik düzeni yeniden şekillendiren dünyada bazı seçimler belirleyici olacak. ABD seçimleri dünya manzarası için çok önemli bir an olacak ve kesinlikle istikrarsızlaştırma girişimlerinin hedefi olacak.
Aynı şey Tayvan için de geçerli; burada Demokratik İlerici Parti'nin (DPP) zaferi, Çin ile gerilimlerin adanın statüsü üzerinde yoğunlaşmaya devam edeceği anlamına geliyor. Aynı şekilde ABD'deki oylamanın sonucu da Batı ile Çin ana karası arasındaki ilişkiler açısından kritik önem taşıyor. Seçimler, şiddetli Çin-Amerikan rekabeti, Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve İsrail ile Hamas arasındaki savaşın karakterize ettiği fırtınalı bir uluslararası ortamda gerçekleşecek olması nedeniyle özellikle önemli olacak.
2024'te dikkat edilmesi gereken 3 risk
Bu seçimlerle ilgili risklerin niteliği ve derecesi farklılık göstermektedir. Bazı ülkelerde seçimler fiilen yapılacak olsa da seçmenlere yalnızca sınırlı bir seçim hakkı tanınacak. Aynı zamanda seçimlerin yakınlaşması bize üç risk eğilimini izleme fırsatı veriyor.
1. Siyasi değişimler ve belirsizlik
Mevcut sosyo-ekonomik ortam, mevcut hükümete karşı bir düşmanlık hissinin oluşmasına katkıda bulunarak, seçim dönemlerinde işletmelere belirsizlikler ve dalgalanmalar getirmelidir. Bu siyasi belirsizlik, popülizmin yükselişinin güçlü bir uyarı niteliğinde olması nedeniyle daha da şiddetli olacak. En azından 2010'dan bu yana sabit olan bu eğilim, geçen yılın sonuna doğru Geert Wilders ve Javier Milei'nin Hollanda ve Arjantin'deki seçim başarılarıyla bir kez daha vurgulandı. Sonuç olarak hükümet politikasının hangi yöne gideceğini tahmin etmek daha da zorlaşıyor.
Avrupa'da sosyal ve politik kırılganlık hızla artıyor ve yaklaşan seçimler - özellikle Avrupa Parlamentosu için - Avrupa karşıtı aşırılıkçı hareketler için verimli bir zemin görevi görecek. Ayrıca AB'nin bazı üyelerinde ulusal seçimler yapılacak: Avusturya, Hırvatistan, Finlandiya, Litvanya, Portekiz, Romanya, Belçika ve Slovakya.
2. Sosyal huzursuzluk
İkinci risk ise artan fiyatlar, politikacılara olan güvenin erozyona uğraması ve seçmenlerdeki yaygın memnuniyetsizliğin tetiklediği toplumsal huzursuzluğun artması potansiyelidir. Yükselen enflasyon ve ekonomik büyümedeki yavaşlama, Kovid sağlık krizinin çok öncesinden bu yana yüzeyin altında fokurdayan şikayetleri, özellikle de kurumlara duyulan güvensizliği yoğunlaştırdı. Yaklaşan seçimlerin dünyanın birçok yerinde kitlesel gösterilere ortam yaratması kuvvetle muhtemel.
Örneğin Afrika'daki 17 ülke, ortalama sosyal ve politik kırılganlık puanının en yüksek olduğu ve bir yıldaki en büyük artışın olduğu kıtada 2024'te seçim düzenleyebilir. Bu dinamik, çok sayıda Afrika ülkesinin son yıllarda yaşadığı, darbeler ve uzun süren çatışmaları da içeren siyasi istikrarsızlıkla uyumludur. Senegal'deki başkanlık seçimlerinin yakın zamanda ertelenmesi bunun mükemmel bir örneğidir. Pakistan'da son dönemde yaşanan olaylarda olduğu gibi, aralarında Sri Lanka'nın da bulunduğu bazı Asya ülkelerindeki seçim sürecini yakından takip etmek de önemli olacak.
3. Jeopolitik riskler
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın çıkmaza girmesi, Orta Doğu'da artan gerilimler ve BRICS*'in* beş yeni üyeyi kapsayacak şekilde genişlemesi** ile birlikte köklü zorlukların etkisiyle köklü değişimin hız kazandığı açıktır. Batı modellerine ve dünya düzenine. Bu çalkantılı jeopolitik ortamda, bu seçimlerden bazılarının son turu özel bir önem kazanacak.
DPP'nin Tayvan'daki son zaferi, yalnızca adada yaşayan 24 milyon insanı ve Formosa Boğazı'nın iki yakası arasındaki ilişkileri etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda küresel jeopolitik dinamiği de bütünüyle etkiliyor. Öte yandan, gezegenin en kalabalık ülkelerinden ikisi olan Meksika ve Hindistan'daki seçimlerdeki en önemli konulardan biri, dünya sahnesinde nasıl bir pozisyon alacakları olacak.
Ayrıca Avrupa'da çatışmalar devam ederken Ukrayna ve Rusya'da da sandık başına gidilmesi planlanıyor, ancak ilkinde seçimler tehlikede gibi görünüyor. Putin'in Rusya'da yeniden seçileceğine dair hiçbir şüphe olmasa da seçmen katılımı bize savaşa yönelik halk desteğinin bir göstergesi olabilir. Özetle, dolu dolu 2024 seçim takvimi şüphesiz önümüzdeki yıllarda dünya düzenini şekillendirecek.
2024 için önemli noktalar
*BRICS: Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika.
**Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Etiyopya ve İran.